Kalealtı’nın Bize Açtığı Davada Bilirkişi Raporuna Yaptığımız İtirazlar

kalealtının bize açtığı davada bilirkişi raporuna yaptığımız itirazlar aşağıdaki şekildedir.

 

BEYKOZ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMLİĞİNE

Dosya No                      : 2017/634 E.

Davalı                             : S.S. Göksu Evleri Arsa ve Konut Yapı Kooperatifi
Vekili                             : Av. Tuğçe Doğan
Davacı                            : Hüseyin Kalealtı
Vekili                             : Av. Ali Güvenç Kiraz
Konu                              : Bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızın sunulmasıdır.

Açıklamalar                     : Bilirkişi raporu usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, Bilirkişilerden Ahmet Salih Vural tarafından yazılan ayrık  rapor maddi gerçeğe de aykırıdır. Bu Bilirkişi gerçeğe aykırı rapor tanzim etmiştir. Kanunen bilirkişi hukuki konularda mütalaa veremeyeceği halde Ahmet Salih Vural ayrık raporunda kanuna aykırı olarak hukuki mütalaa vermiş, üstelik dava dosyası içerisinde yer alan kesin hüküm niteliğindeki mahkeme kararına da taban tabana zıt bir mütalaa vermiştir.  Esasen hukukçu dahi olmayan bu kişinin mütalaasının kıymeti harbiyesi olmamakla birlikte Sayın Mahkemeyi yanıltmaya müteallik olduğundan bilirkişi hakkında gerekli şikayetleri yapacağımızı belirterek rapora karşı itirazlarımızı sunuyoruz.

Raporun aleyhe olan kısımlarını kabul etmiyor, itiraz ediyoruz.
Bilirkişi kurulu heyet halinde rapor tanzim eder ve mahkemeye tek bir rapor sunarlar, oysa dosyamızda görev yapan heyet birlikte rapor tanzim etmemiş ve ikisi de ayrı ayrı rapor vermişlerdir. Bu şekilde rapor tanzimi usul ve yasaya aykırıdır. Kanımızca diğer bilirkişi Ahmet Salih Vural tarafından hazırlanan maddi gerçekliğe aykırı raporu imza etmek istemediğinden ayrık rapor vermiştir.
Müvekkil kooperatifin fiili bölüşüme göre davacıya bırakılan yerde her hangi bir kullanımı yoktur. Taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak,  İki tarafın inşaatlarını yapabilmesi için gerekli olan istinat duvarı davacının da muvafakati ile  arazinin en uygun olan yerine yapıldığı kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabitken bilirkişinin buna işgal demesi hukuka aykırı olmanın ötesinde akıllara zarardır. Ortada kesinleşmiş bir karar vardır ve bu karara göre duvar sözleşmedeki inşaatların yapımı için zaruridir, yapımında davalının muvafakati vardır. Bundan sonra bunun işgal sayılması hukuken mümkün olmadığı gibi davacının buradan ecrimisil talebi de mümkün değildir.  Bu hukuki mütalaa olsa olsa hukukçu olmayan bilirkişinin cezai sorumluluğunu gerektirir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi duvarı müvekkil kullanmamakta, aşağıda imalathanesi olan davacı da aynı duvardan müvekkil kadar yararlanmaktadır.
Taraflar arasında yapılan 2011 tarihli sözleşmenin davamıza her hangi bir etkisi yoktur. Keza bu anlaşma şarta bağlı bir anlaşma olup, şartın gerçekleşmesi ile anlaşma taraflar arasında geçerlilik kazanacak, şartlar gerçekleşmez ise anlaşma yok hükmünde sayılacaktır. Şart gerçekleşmediğinden anlaşma da yok hükmündedir. Bilirkişinin yok hükmünde sayılan bir anlaşmadan hareketle müvekkile yeni külfetler yüklemesi mümkün değildir. Esasen yukarıda da belirttiğimiz gibi hukukçu olmayan bilirkişinin bilmediği konularda neye dayanarak bu tip hukuki yorumlar yaptığı da tarafımızdan anlaşılamamıştır.  Ancak rapor içeriğine bakıldığında bu yorumları pek iyi niyetli olarak değerlendirmek de mümkün değildir.
Müvekkil kooperatif davacının imar hakkını kullanmamıştır. Tam tersine davacının sözleşmeye uygun olarak 6 adet villasını yapması için gerekli ruhsatları alarak davacıya vermiştir. Dosyaya sunulan ve davacı ile aynı statüde olan arsa sahipleri için alınmış ruhsatlar dosyaya sunulmuş olup, anılan kişiler sözleşmeye uygun olarak binalarını yaptıklarından bunlar iskanlarını almış ve binalarını iskanlı olarak kullanmaya başlamışlardır. Davacının inşaatlarını yapmaması kendi kusurudur. İnşaatlarını 5 yıllık süre içinde yapmaması ve ruhsatlarının bu nedenle iptal edilmesinden dolayı müvekkile kusur atfedilemeyeceği gibi,  daha sonra gerçekleşen imar değişikliğinden de müvekkil sorumlu tutulamaz. Süresinde inşaatlarını yapsa idi imar değişikliğinden etkilenmeyecek olan davacının, kendi kusuru ile inşaatlarını yapmamasından müvekkil sorumlu tutulamaz.
Yukarıda davacının inşaat yapamama sebebi tarafımızdan izah edilmiş olup, bu durum  tamamen kendi kusurundan kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte davacının kusurlu davranışı nedeni ile asıl zarar gören ve kat irtifakı kuramayan müvekkil kooperatiftir. Davacının müvekkile verdiği muvafakati noterden iptal etmesi nedeni ile müvekkil zarar görmüş olup müvekkil kat irtifakı kuramamış, inşaat ruhsatlarının süresi dolduğundan inşaatlar kaçak inşaat konumuna düşmüştür. Anılan nedenle asıl tazminat ödemesi gereken, kusurlu hareketi ile müvekkil kooperatife zarar veren davacının kendisidir.
İzah edildiği üzere davacının muvafakatini kaldırması sebebi ile müvekkil kooperatif kat irtifaklarını kuramamış ve  ruhsatın süresi dolduğundan inşaatları kaçak konumuna düşmüştür. Kaçak bir inşaatın imar hakkını kullanmasından bahsedilemez. Yapılar bırakın davacının imar hakkını kullanmayı her hangi bir imar kullanmamaktadırlar. Kaçak statüsüne düşmüş bir binanın imar hakkını kullandığından bahsetmek akla zarardır. Bunu İnşaat Mühendisi olan bir bilirkişinin bilmemesi de mümkün değildir.  Peki o zaman bilirkişi neden davalı tezini hukuki gerçeklik gibi raporuna derç etmiştir? Tarafımızdan anlaşılamamıştır.
Bilirkişi raporunda yer verilen kira bedelleri, arsa rayiç bedelleri hatalı olup tüm hesaplamalara itiraz ediyoruz.

Sonuç                     Bilirkişi raporunun aleyhe olan kısımlarını kabul etmiyor, davanın derdestlik itirazımız yönünden reddini, Sayın Mahkemenin aksi görüşte olması halinde yeni bir bilirkişiden yeniden rapor alınmasını saygılarımızla arz ve talep ediyoruz.

Davalı Vekili